Ofis Ortamının Doğurduğu Beslenme Sorunları ve Çözüm Önerileri

“İşe başladığımdan beri çok kilo aldım!” cümlesini her ortamda çok sık duyabilirsiniz. Bu konuda alınabilecek önlemler ve yapılabilecek şeyler aslında oldukça basit ve uygulanabilirdir. Ancak herkesin iş yeri koşulları, çalışma saatleri, işe gidip gelme süresi, kullanılan taşıt türü, beraber çalışılan müşteri kitlesi birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle iş yeri ortamında karşılaşılan beslenme sorunları çok çeşitlilik gösterebilir ve kişiye özel çözüm üretmek ancak yüz yüze görüşmeyle sağlanabilir. Bunun yanı sıra, eğer büyük şehirde yaşıyorsanız ve gününüzün büyük bir kısmı çok kişinin çalıştığı bir plazada geçiyorsa tıpkı iş arkadaşlarınız gibi kişisel hayatınızın en önemli konularından biri olan beslenmenizde benzer sorunları ve bu sorunların doğurduğu sonuçları yaşıyorsunuzdur. Öyle bile olsa herkesin metabolizması birbirinden farklı olduğu için etkilenme dereceleri veya vücudun koşullara uyum sağlarken gösterdiği esneklik de farklı olacaktır.

Ofis ortamında karşılaşılan bazı ortak beslenme sorunlarına ve bu sorunların doğurduğu sonuçlara bakarsak önlem planlarımızı çok daha kolay yapabiliriz. Bunlar:

İşe yetişme telaşında trafik nedeniyle geç kalmak ve kahvaltı yapmadan güne başlamak bunlardan en kötüsü sayılabilir. Çünkü bütün gece biz uyusak bile vücudumuz çalışmaya devam eder. Sabah da güne yakıtsız başlamış oluruz. Yeni bir güne enerjik başlamak için mutlaka yakıtımız olan kahvaltımızı yapmalıyız. Aksi halde ilerleyen saatlerde kan şekerimiz iyice düşeceği için abur cubur ve tatlı yeme isteğimize engel olamayız.

İşlerin uzaması nedeniyle öğle yemeği saatini kaçırmak ve yememek veya çok geç bir saatte yemek de yine kan şekerimizin çok düşmesine neden olur. Vücut düzeni olarak yakıt aldığında doğru ritimde çalışacağı için öğün atlamak bu ritmi bozar.

Anlaşmalı yemek şirketinin yemeklerini ve mönülerini beğenmemek veya kişinin damak tadına hitap etmemesi sonucu dışardan fast-food sipariş vererek beslenmek yüksek kalorili, posasız ve tek düze beslenmeyi beraberinde getirir. Bunun alışkanlığa dönüşmesi durumunda kilo almak ve kan yağlarının artması kaçınılmazdır.

Anlaşmalı yemek şirketinin yemek kalitesinin düşük olması, yemeğin çok yağlı pişirilmesi ve kalori dengesinin bozukluğu nedeniyle fazla ve kalitesiz kalori almak da başlı başına bir sorundur. Sonuçta her öğlen yemek zorunda olduğunuz ve değiştiremediğiniz için bir süre sonra kötü beslenme bir yaşam tarzı haline dönüşür.

Sürekli çay-kahve türü diüretik (idrar söktüren) sıvıların alınması sonucu fazlaca su kaybetmek farkında olmadığımız büyük bir sorundur. Sürekli su kaybeden bir vücut daha kolay yağlanır. Üstelik de vücut çoğu zaman su ihtiyacını açlık gibi algıladığı için iştahı arttırma yolunu seçer.

İş yoğunluğu nedeniyle unutulduğu için veya tuvalete gitme ihtiyacını bastırmak için az su içmek de aynı sorunu yaratır. Bununla beraber böbrek-idrar yolu hastalıklarına da davetiye çıkartmış oluruz. Susuzluk aynı zamanda baş ağrısına da neden olduğu için iş performansımızı ve konsantrasyonumuzu da düşürür.

,

Ara öğün tüketilmediği veya ana öğünler atlandığı için sık sık kan şekerinin düşmesi(hipoglisemi) sonucu açlık hissi yaşamak tatlıya ve hamur işi besinlere karşı düşkünlük yaratır. Sürekli düşen kan şekeri nedeniyle vücut şekerini arttırmak için bizi bu tür besinlere yönlendirir.

Uzayan toplantılar nedeniyle öğün atlandığı için kan şekerinin düşmesi(hipoglisemi) sonucu açlık hissi yaşamak da aynı soruna neden olur. Yüksek karbonhidrat tüketimi hipoglisemiyi iyice tetikler.

Ana öğünlerde yetersiz ve dengesiz yemek yeme sonucu kan şekerinin çabuk düşmesi(hipoglisemi) ve açlık hissi yaşamak hem mutsuzluk hissi verir hem de yaşam kalitesini düşürür.

Sürekli çay-kahve türü diüretik (idrar söktüren) sıvıların alınması sonucu hipoglisemi yaşamak, mide asitinin artması ve reflü sorunlarının ortaya çıkması birbirlerini destekleyen sorunlardır. Şeker düşüklüğünün tatlı yeme eğilimini arttırması reflüyü de tetikler. Yapılan araştırmalar tatlının, basit şekerin reflüyü tetiklediğini kanıtlamaktadır.

Kan şekerinin düşmesi sonucu sinirlilik, titreme, halsizlik, yorgunluk hissi ve sürekli baş ağrısı yaşamak kişinin iş hayatını ve ilişkilerini olumsuz etkiler. Sinirli ve gergin bir iş arkadaşının olması ortamı gerginleştireceği için diğerlerinin de çalışma enerjisini yok eder.

Düşen kan şekeri nedeniyle vücudun karbonhidrat (şeker) ihtiyacını bisküvi, kek, kurabiye, tatlı, kraker, cips, çikolata, pasta, poğaça vb. hamurlu ve şekerli besinlerle bastırmaya çalışmak kaçınılmaz bir kilo alma nedenidir. Üstelik bu tür besinleri sıklıkla tüketmek bağımlılık yaratır. Yedikçe yeme isteği daha çok artar ve git gide doğal beslenmeden uzaklaştırır.

Masanızda bulunan çekmecenizde her zaman çikolata, şekerleme, kek, bisküvi vb. besinleri saklamak hem tercih olarak yanlıştır hem de bu kötü alışkanlığı sürdürmeye neden olur.

İş arkadaşlarınızla mola sürenizde birbirinize bir şeyler ikram etmeniz sonucu atıştırmaların bir alışkanlık ve psikolojik bağımlılık haline gelmesi bir iş yeri geleneğidir. Bir süre sonra herkes birbirinin sevdiği yiyecekleri öğrenir. Bir iş yeri eğlencesi olarak bu tür besinleri paylaşmak bir suç ortaklığına dönüşür.

İş çıkış saatinin uzaması nedeniyle akşam yemeğini atlamak veya çok geç bir saatte yemek çoğunluğun karşılaştığı bir sorundur. Akşam yemeğinde yanlış tercihler yaparak yüksek kalori almak ve/veya yatana kadar yüksek kalorili besinler atıştırmak da zaten yavaşlamış olan metabolizmanın besinleri yağa daha kolay dönüştürmesine neden olur.

Ofis koşulları ve masa başı işler nedeniyle hareket etmemek, ofis dışında egzersiz yapmaya zaman bulamamak, zaman olsa bile bunu yapmaya enerjisiz hissetmek bir kısır döngüdür. Üstelik de bütün gün bahsettiğim bu beslenme hatalarıyla doluysa buna bir de hareketsizlik eklenince son derece sağlıksız koşullar oluşmaktadır.

Bütün bunların sonucu olarak KİLO ALMAK, VÜCUT TİPİNİN DEĞİŞMESİ, BÖLGESEL (KARIN-KALÇA) YAĞLANMASI, KAN YAĞLARININ ARTMASI, HİPOGLİSEMİ, REFLÜ, DOLAŞIM SORUNLARI VE DEPRESYON gibi sonuçlar doğmaktadır.

Sorunlarınızı bu şekilde tespit edip farkındalığınızı arttırarak çözüme giden yolda önemli bir adım atmış olabiliriz. Her sorun tek tek ele alınıp iyileştirilmesi gereken bir konudur. Size önereceğim küçük ama etkili tavsiyeler sayesinde bu durumlardan sadece birkaçını düzelterek bile ofis hayatınızda sağlığınızı korur ve iş verimliliğinizi de arttırabilirsiniz. Tabi ki metabolik farklılıklar nedeniyle herkes aynı sonuçları yaşamayabilir ama yine de iş arkadaşlarınız ile uyumlu bir işbirliği yaparsanız hem kendiniz hem de çevreniz için kalıcı bir çözüm de üretmiş olursunuz. Hiç de zor olmayan ama her zaman ihmale gelen çözümler le sağlığınıza kavuşup iş veriminizi arttırabilirsiniz. Belki de işle ilgili sıkıntılarımızdan bazıları beslenmemizdeki aksaklıkların bedenimize yansımasının bir sonucur.

Ofis ortamında karşılaşılan beslenme sorunlarını çözmek için yapabileceklerimiz şunlardır:

 Güne kahvaltısız kesinlikle başlamamak. En azından evden çıkmadan önce 1 bardak süt içmek veya ufak bir sandviç hazırlamak. Tost, simit-peynir, simit-ayran, peynirli sandviç gibi kahvaltı seçeneklerini tercih etmek.

  • Öğlen veya akşam yemeği saatiniz iş yoğunluğu nedeniyle kaçacak ise ara öğün tüketmek. Ara öğün olarak taze veya kuru meyve, tost, ayran, yoğurt, meyveli yoğurt , hazır çorba, galeta veya diyet bisküvi türlerini tercih etmek.
  • Ara öğününüzde tüketeceğiniz besinleri her gün evden getirmek veya en dayanıklı olanları çekmecenizde saklamak(kuru kayısı, erik, kutu süt, diyet bisküvi, galeta vb).
  • Öğle yemeğinde ana yemeğin yanında garnitür olarak verilen kızarmış patates, püre, pilav, makarna, börek vb. besinlerin yarısını yemek (Unutmayın masa başında hareketsizsiniz). Mönünüzde varsa mutlaka çorba, zeytinyağlı sebze, salata, yoğurt vb. yardımcı yiyecekleri tüketmek. Kepekli veya tam buğday ekmeği yemek.
  • Seçme imkanı varsa mönüden en düşük kalorili olanları tercih etmek.
  • Tatlı yerine meyve veya sütlü tatlıları tercih etmek. Yemekten hemen sonra değil ara öğün olarak öğleden sonra tercih etmek.
  • Masanızda sürahi veya su şişesi bulundurmak ve küçük bardaklarla sık sık içmek. Çay ve kahvenin dışında toplamda 6-8 bardak su içmek.
  • Çay ve kahve tüketimini sınırlamak. Yoğunluğunu azaltmak. Bunlarla beraber tükettiğiniz şeker miktarını azaltmak.
  • Çekmecelerinizde bisküvi, kek, kurabiye, tatlı, kraker, cips, çikolata bulundurmamak.
  • Toplantı ortamına müdahale etme imkanınız varsa ikram olarak taze veya kuru meyve, diyet bisküvi, galeta, tuzlu kurabiye önerisinde bulunmak.
  • Bir egzersiz danışmanına danışarak ofis ortamında yapabileceğiniz egzersizler öğrenmek.
  • Asansör yerine merdiven tercih etmek.
  • Şirket yöneticilerine beslenme ve/veya egzersiz konularında personel için seminer almaya teşvik edecek dileklerde bulunmak.

 Diyetisyen Serap Orak